Bunca yıldır hep iletişimimin kuvvetli olduğunu düşünürdüm. Karşımda kim olursa olsun etkili bir şekilde anlaştığımı ve çevremle uyum içinde iletişim kurduğumu sanırdım. Taa ki koçluk eğitimlerime kadar…
İletişim benim için hep önemliydi, çünkü insanları anlamak ve anlatmak hayatın merkezinde yer alıyor. Ancak fark ettim ki, bazen insanlarla yanlış anlamalar yaşıyor ve nedenini tam olarak kavrayamıyordum. Bunun sebebini öğrenmem zaman aldı; fakat sonunda fark ettim ki mesele “tanımlar”da gizliydi.
Bir kavramın ya da bir duygunun herkes için aynı anlama geldiğini varsayıyordum. Mesela benim için “ego” ne demekse, Ayşe için de aynı anlamı taşıyor sanıyordum. Ya da “değer” kelimesi, Ahmet için de benim düşüncemle birebir aynı. Halbuki durum hiç de öyle değilmiş.
“Sendeki Tanımı Ne?” Sorusu
Koçluk eğitimlerinde tanımların farklı olabileceği ile tanıştım. Bir konu üzerine konuşulurken, karşımdaki kişinin zihnindeki anlamı öğrenmeden sağlıklı bir iletişim kurulamayacağını fark ettim. İşte bu yüzden “Sendeki tanımı ne?” sorusu hayatımın önemli bir parçası haline geldi. Bu soruyu sadece eğitimlerde kullanmadım, koçluk görüşmelerimde ve günlük yaşamımda da uygulamaya başladım. Ve bir de ne göreyim? Herkesin ortak sandığımız tanımları aslında bambaşka anlamlara gelebiliyormuş.
Hayatıma Nasıl Uyguladım?
Bu farkındalık, iletişimimi daha şefkatli ve etkili bir hale getirdi. Örneğin, çalıştığım yöneticimle bir toplantıda konuşuyoruz. Kendisi bana “Performansla ilgili daha farklı şeyler yapmalıyız” dedi. Eskiden olsa, kafamdaki anlamları varsayarak bir çözüm sunmaya çalışırdım. Ama artık sormadan geçemiyorum: “Farklı derken tam olarak neyi kastettiniz? Nasıl bir değişiklik bekliyorsunuz?” Bu soruyu sorduğumda hem karşımdaki kişiyi anlamaya çalışıyorum oluyorum hem de gereksiz zaman kayıplarını önleme niyetinde oluyorum.
Bir diğer örnek, yakın bir arkadaşımla olsun. Bana şöyle dediğini düşünelim: “Sen bana değer vermiyorsun.” Eskiden olsa, hemen savunmaya geçer ve kısır bir tartışma döngüsüne girerdim. Ama artık şöyle diyorum: “Değerin sendeki tanımı ne? Sana kendini nasıl daha değerli hissettirebilirim?” Bu soruyla karşımdaki kişiyi hem duymaya hem de anlamaya çalışıyorum aslında.
Gerçek Dinlemenin Anahtarı “Tanımları Anlamak”
Tanımlar, aslında insanların hayat deneyimlerinden, değerlerinden ve inançlarından besleniyor. Bir kelimenin, bir kişi için çocukluk travmalarından kaynaklanan bir anlamı olabilirken, bir başkası için tamamen tarafsız bir çağrışım yaratabiliyor. Bu yüzden, iletişimde gerçekten dinlemek, anlamaya çalışmak istiyorsak, tanımlarını da anlamaya çalışmalıyız.
Eğer siz de ıskaladığınız ya da yanlış anladığınız konular olduğunu fark ediyorsanız, şu soruyu sormayı deneyebilirsiniz: “Bunun sendeki tanımı ne?” Bu soru hem sizi bir adım ileriye taşıyacak hem de karşınızdaki kişiyle bağınızı güçlendirecektir.
Özetle sevgili okurum, iletişim, sanıldığı kadar basit değil; ancak benim tecrübemde tanımları anlayarak daha anlaşılır, anlaşılabilir hale gelinebildiğini gördüm. Kelimelerin ve kavramların insanların zihninde farklı anlamları olduğunu kabul ettiğimizde, çatışmalar yerini uyuma bırakıyor. Belki de asıl mesele, iletişimde hızla cevap vermektense anlamak için durup bir nefes almak ve sormaktan geçiyor: bunun “Sendeki tanımı ne?”